12 Aralık 2013 Perşembe

ay resmen tiramisu!

uuu beybi feci bir hareketlenme oldu bende... of biri beni durdursun, bu tiramisuyu borcamıyla ağzıma atacağım doktorum nerde...

tamam tamam sakince anlatıyorum.

ya ben tiramisuyu çok severim tamam mı. bunun hazır kek ve labneyle yapılmış törkiş stayla'sını da severim kabul ediyorum, fakat insanın canı daha "gerçek" bir şeyler de istiyor. onu da piyasada bulmak her zaman kolay değil. zira biliyorsunuz tiramisu aslında alkol gerektiren bir şey, o yüzden pastaneler 22'den sonra satmıyorlarmış diye duydum.

evde sırf bunun için sakladığım biraz baileys vardı. koca şişeyi ders çalışırken içtiğim kahveyle tükettim ama dibini tiramisuya bıraktım. on numara iş yapmışım.

tamam baileys var da, üç nal ve bir at? mesela bir de tarif bulsak? ama bunu google'a sormasak, çünkü ben nasıl güveneyim kimin nasıl yaptığına?

burak'a sordum, zira adam aşçı beyler. belki görmüşsünüzdür, okan bayülgen'in gece yiyen adamlarının xl olanı. bu arada burak yeni bir mekan açtı, hoşaf, galata tarafına giderseniz uğrayın. ben henüz gidemedim ama bu benim ayıbım. gidince orayı da yazarım.

iki tarif yazdı, fakat birini meslektaşına yazmış adeta... pastacı kremaları, yaprak jelatinler filan... olmazsa katı bir muhallebi de iş görür'ler... yahu ne muhallebisi, bir de onunla mı uğraşayım hacı naptın sen ya?

diğerini yaptım, o daha bir "yapılır" bir şey çünkü. çok güzel tarifmiş yalnız, hem kolay hem lezzetli. çok da "nokta atışı" vermiş ölçüsünü, yapan yazan eline sağlık.

bunun için iki paket kedidiline ve muhtemelen iki ayrı tepsiye ihtiyacınız olacak. bizimkinde öyle oldu, iki borcam dolusu tiramisu yapmış olduk. birini gömdük tabii derhal, diğerinden arkadaşlara da kısmet oldu. çok beğendiler sağolsunlar.

ha bir de, tarife geçmeden, kedidilini bim'den alın. çünkü migros'taki 5 küsür, bim'deki 1.95 lira. lezzet farkı yok, bundan emin olabilirsiniz. bizim tepsilerden biri migros biri bim, oradan biliyorum.

- toplamda 6 yumurta lazım.

bu 6 yumurtanın dört tanesini alalım, sarılarını ayrı beyazlarını ayrı koyalım. kalan ikisinin sarısını da mevcut sarılara ekleyelim, fakat bunların beyazları lazım değil. 6 sarı 4 beyaz yumurtamız olmalı.

- 6 sarıyı alıp 50 gram şekerle karıştıralım.

siz benim elli gram şekerimi nereden mi bileceksiniz? (şair burada "hani ya da benim elli de gram şekerim" demeyip ahmet kaya'ya selam ederek postmoderniteden yıkılıyor.) bu soru çok mantıklı. evde tanesi 30 gramdan xl'lar vardı, xl dediğim halley'in bim'de satılanı. onun iki tanesini bir çay tabağına, bir miktar şekeri diğer çay tabağına koyup minik bir terazi yaptım. şekerin eser miktarda daha az olması gerekiyordu, oldu da nitekim. malum, insanlık tüm inovatif gelişimini ihtiyaçlarına borçlu.

- "iki kat büyüyene kadar" karışması gerekiyor.

iki kat derken nasıl yani tam olarak? bu konuda hala bir fikrim yok. fakat yeterince uzun karıştırırsanız, şekerin eridiğini ve karışımın daha koyu, böyle bir daha kabarık, ne bileyim "başka bir şey" olduğunu görüyorsunuz. işte onu görene kadar çırpmaya devam. yorulduğum noktada elektrikli çırpıcıya döndüğüm doğrudur. (çırparken kafama ne eserse onu kullandım. biraz çırpma teli, "ay bu çok büyük, sıkıldım bundan" dediğim yerde çatal.)

- "yarım kilo mascarpone peynirini üç defada ekle. karıştıra karıştıra."

öncelikle mascarpone dediğimiz peynir bildiğimiz migros'larda var. kaşar peynirlerinin oraya bakın, lacivert ve silindirik kutusunu göreceksiniz. hep görüyorum fakat bu seferlik yoktu, şarküteriden aldım. kutusu 12 lira.

üçe bölüp karıştırmak mantıklı görünüyor tamam da, anam bu mascarpone ne sert şeymiş? bunun yarım kilosunun üçte birini ben nasıl edeyim de çocuktan bozma bileklerimle yedireyim yımırtaya? burak bunu kendine dedi zaar, adamın boyu iki metre eni üç basamaklı.

kaşık kaşık aldım yedire yedire karıştırdım. ama bunu yaparken ömrümden ömür gitti. karışmıyor abi, çırp allah çırp. allahtan kaan vardı o karıştırdı kısmen, yine aralarda elektrikten faydalandık tabii ki.

ha bu arada, aldığımız mascarpone meğer 500 değil 350 gramlıkmış. o an fark ettiğimiz iyi oldu gerçekten. aradaki 150 gram için bir kutu daha alamayacaktım, onun yerine 150 gram labne kullandık. olur o kadar hile. (dış ses: "labne kullandık derken? sanki o peynir o evde zaten varmış gibi, ya da o an o ev halinden çıkıp markete kendiniz gitmişsiniz gibi konuşmayın sayın bağyan, ayıboluyor.")

baktım bu peynir çırpma işini ben beceremeyeceğim, sonlarda artık tamamen kaan'a yıkarak beyazlarla ilgilenmeye başladım. (gerçi dürüst olmak gerekirse bununla da kısmen kaan ilgilendi :/ )

- dört beyaza yine bir elli gram toz şeker ekleyip bu sefer bunu iyice çırpıyoruz.

"katılaşana kadar" deniyor ama katılaşmak? hmm... katılaşmadı? karıştı iyice, koyulaştı belki ama katılaşmak bu deyil. olsun, tamam bence.

- yumurtalı bu iki karışımı birbirine karıştır. evet tamam.

- 50 60 ml baileys ekle. (ben pi'yi 60 aldım direkt.)

- koyu ama şekerli bir kahve hazırla.

ne kadar? ya sen hazırla işte, olmadı kalanını içersin. iki kupa yap mesela. ama buna iki kupalık değil rahat bir dört kupalık (yani tatlı kaşığı) kahve koymalısın. bu bir damak tadı meselesi, biz kahvesini ölçmedik ama rahat 4-5 dolu tatlı kaşığı olmuştur. sert oldu. nitekim öyle de olmalı, çünkü aslında espressoyla yapılması gereken bir şey bu. sen kalkıp bildiğin jacobs monarch'la yapıyorsan o kahveye acımayacaksın.

tabii şekerle yumuşayacak, onu da yine fazla koy. mesela ben hazır kahveyi sade içiyorum, o karışım bana göre bal gibi bir şey olmuştu. ama yine söylüyorum, takdir sizin, buna tadına baka baka o an karar vermek lazım.

bir de yine burada da baileys girmeli devreye, ben bir 60 ml de burada ekledim. yine olsa yine yaparım.

- kedidillerini o karışıma batır çıkar. evet gerçekten sadece batır çıkar, aksi takdirde çaya girmiş bisküvi gibi dağılır.

- tepsiye/borcama diz. üzerlerine kremayı sıva. (paketin hepsini tek kat yapamıyorsan yarısını yap bari ki, ikinci katı tam çıkabilesin.)

evet bebeyim yap bunu. ikinci katı çıkacaksan, ilk katı bitirdikten sonra üzerlerine kahveli kakao serp.

- ikinci katı çık. eğer kedidili ve krema bittikten sonra elinde hala "batırma kahvesi" varsa, bunu ister kedidillerinin üzerine dök, ister "ay çogzel oldu bu ya dayanamicam" deyip iç.

- ver kremayı. ver üzerine yine kahveli kakaoyu. koy dolaba soğusun. birkaç saat dursun işte, ne kadar dayanabiliyorsan.

ya var ya... bundan iyisini direkt italya'da yemiştim. kesin bilgi.

bir dahaki sefere baileys yerine grappa'lı bir kahve kreması deneyeceğim. bence o da çok şahane olacak.

az bi baileys kaldı hala, onu da browniye karıştırmak niyetindeyim kısmetse. gerçi düşününce aklım çok kesmedi onu, fırına girecek sonuçta, fırında alkol mu kalır ayol? bunu bir düşüneyim.

öperim,
göksun.