7 Ocak 2013 Pazartesi

Moda Dodo: Kral çok feci çıplak!


Moda Çay  Bahçesi'ne giderken sağda Dodo diye bir kafe var ya, genelde kahvaltıyla anılır. Hah işte o kahvaltı hakkında söyleyeceklerim var. Buyrun sitesini verelim: http://www.dodomoda.com/index.php

Önce iyi taraflarından bahsedelim...

- Kahvaltıda yiyeceklerimizi seçebiliyor olmamız güzel görünüyor ama bu konuda yine de şüphelerim var. Aşağıda bahsettim.
- Gelen ürünler gerçekten lezzetli.
- Öyle yarım çeyrek lokma değil, bayağı "dilim" koyuyorlar. Geçen hafta gittik, bir tulum peyniri dilimi koymuşlar, maşallah dedim. Keza diğer peynirler, jambon filan, kalın hep.
- Her zaman kalabalık, o yüzden de kendinizi iyi ve tercihe değer bir yere gelmiş gibi hissediyorsunuz. Fakat ben bu hissin pek gerçekçi olmadığını düşünüyorum artık.

Zira:

- Evet kahvaltıda yiyeceklerimizi seçebilmek güzel. Fakat o zaman da, anlamsızca pahalıya geliyor. Kişi başı - mesela- 15 lira verecekseniz, evde yaptığınız kahvaltıdan pek de farkı yok aslında. Üstelik de eminim evdeki çayınız daha güzel olacaktır.

Beltur sevimsiz bir yer ve Moda İskelesi'nin Beltur olması mesela benim içimi acıtıyor. Fakat bu konuya takılmayacak biriyseniz, Dodo'ya 15 lira vermek yerine Beltur'a 17.5 lira vermek çok daha mantıklı. Denizin dibinde olacaksınız üstelik, mis. (Bu arada 17.5 liralık bir tabak Dodo'da da var ama buranın tek sorunu 2.5 lira olmadığından...)

- Şimdi "Ama Beltur'un 17.5 lirasında sadece iki çay var" demeyin. Çünkü arkadaşlar, Dodo'da zaten ikiden fazla çay içemiyorsunuz. Yok yani, adamlarda servis, çay getirme, kahvaltıya gelen insanın çay isteyebileceği, kafasını kaldırıp insanlar bir şey istiyor mu diye bakma... gibi algılar yok. Belki çalışan sayısı az geliyordur bilmiyorum ama ben 4 yıldır Moda'dayım, buraya her sene birkaç kere gitmişimdir, ı ıh, zerre ilerleme yok. Bir çay söylediğiniz zaman on kere daha söylemeniz ya da o çayı tamamen unutmanız gerekiyor.

Birinde artık dayanamayıp bardağımı alıp içeri gittim, "Siz getirmiyorsunuz ben alayım bari" diyerek. "Biz getiririz" diye beni masama gönderdiler, çay yine ben diyeyim 3 sen de 5 saat sonra geldi.

- Artı, bu sanırım yandaki kafelerde de böyle ama, çayı termosla dağıtmak ne abi, o ne öyle ya buz gibi? Bir de bulanık zaten.
- Çay bardağının değiştirilmemesinden rahatsız oluyorum. Buna lütfen "gereksiz hastalık" gözüyle bakmayın, siz olmuyor musunuz gerçekten? Kahvaltım bitmiş, tatlımı tuzlumu yemişim üzerine keyif çayımı içicem, fakat o da nesi, bardağımın her tarafı yağ olmuş. Sevmiyorum, ben kendi evimde bile aynı bardağı üç kere kullanmam. Zaten o çayla da ne keyfi Allahını seversen ya.

Hayır maliyet peşindeler desen, bir kere iki peynir üç domatese 15 lira alarak maliyeti on kere çıkarıyorlardır zaten. Musluk suyuyla demlenen çayı hep aynı bardakta sunacağına, iki zeytin eksik koy. Bari bir çay kaşığı koyun abicim, karıştırma çubuğu veriyorlar bir de, kafe değil okul kantini mübarek.

"Hala aynı değildir herhalde ya, olamaz yani, olmamalı..." diye düşünerek, 1 Ocak günü yine buraya gittik. Son oldu.

Eğer 15-20 lirayı ille verecekseniz, benim evde halihazırda tulum peyniri, ezine, normal beyaz peynir, domates, biber, yeşil zeytin, tereyağı, petekli bal ve demleme çay var. Jambon filan da alırım. İstediğiniz omleti de yaparım.

Ama yine de büyüklük bende kalsın, kahvaltıya gelenden tek beklediğimiz Türk kahvesi yapması ve yanında yemelik küçük ekler getirmesi. Siz daha Dodo'ya gidin.

Çok sevgiler,
Göksun.