selam arkadaşlar, yeni bir "pazarlama başarısı" ile daha karşınızdayız.
bu asortik yemekler vallahi çok kolay. bir ara " 'kızarmış et ve haşlanmış hamur" deyince bir etkisi olmuyor. ama 'medium-rare steak ve tortellini' deyince uuu... " yazmıştım ve hala arkasındayım bunun. mesela biraz önce çok güzel bir pesto sos hazırladım ama umrumda değil, nitekim dolma konusunda hala bir annem değilim. konu kilit.
bugün yediğimiz, pesto soslu hamburger köftesi. bunların ikisini de ilk defa yaptığım için, halden anlayan biri olarak "ilk defa yapanlara göre" anlatayım. yalnız maalesef hala ölçü kullanmıyorum, artık göz kararınız size kalmış.
hamburger köftesine ekmektir yumurtadır filan karıştırmıyoruz arkadaşlar. kıymayı ona göre düşünün. ben 125 gr. kıymadan yaptım, çünkü yarım kiloluk kıymayı dörde bölerek dondurmuştum. daha azı da zaten herhalde kokumluk filan olurdu ancak.
bu kıymaya sadece tuz ve karabiber ekleyeceğiz. fakat ben kimyon hastası bir insan olduğum için biraz ondan da koydum, çok da güzel oldu. salça koymamayı düşündüm, çünkü salçalı köfte üzerine fesleğenli sos pek uygun gelmedi. fakat yine de, o çiğ et rengi bana çok anlamsız geldiği için, dayanamayıp bir çay kaşığı biber salçası da koydum. miktarına bakıp "iyi ki koymuşsun..." demeyin, benimki tamamen psikolojik. renk var mı, var. fesleğeni bozuyor mu, hayır. tam bir win-win değil mi sizce de?
"peki bu kıyma nasıl dağılmayacak o zaman?" dediğinizi duyar gibiyim. zira benim bilemediğim de tam olarak buydu. fakat sordum öğrendim, çok uzun yoğurmak gerekiyormuş. ulaş'la konuşuyorduk, "bi 15 dakika filan yoğur onu" dedi. (bu arada pesto aklını ve tarifini de ulaş'tan aldım, yoksa ben daha beşamele yakın bir şeyler uyduracaktım.)
"on beş dakika nedir arkadaş" diyorsanız, buyrun size on numara akıl: bilgisayarın başına geçip bir the big bang theory bölümü açtım, 20 dakikalık. koltukta otururken bir yandan izledim bir yandan yoğurdum.
o iş bitince, kıymayı bir köşede bekletip sosu hazırladım. bunun için, yaprağı ıspanak gibi kocaman kocaman olan fesleğenlerden almalısınız. dört sap kullandım ben, bir köfteye yeter diyerek. tabii yapraklar da önemli; gidip saksıda yetişen fesleğenden almayın.
iki diş de sarımsak soydum. önce bunları bir robotladım güzelce. akabinde parmesan rendeledim ama eski kaşar da yakışacaktır. zaten parmasen benim evde sık bulunacak bir malzeme değil, bundan önce hep eski kaşar kullanırdım ve bundan sonra da öyle yapacağım.
sonra, bu karışıma sızma zeytinyağı ekledim. tuzunu karabiberini de attım üstüne. artık daha ince çalışmak gerektiği için, robot yerine blender'a geçtim. yaptığım karışım yeşil bir bulamaç haline gelip köftesini beklemeye başladı.
gerisi malum, işimiz artık kıymayı kalın ve yassı bir köfte haline getirip kızartmaktan ibaret. ben eti o kadar pişmiş sevmediğim için, köfteyi de o kadar ince yapmadım. tavayı tereyağı ile ıslattım, köftenin her iki tarafı da kızarınca aldım ocaktan.
üzerine kenarda bekleyen pesto sosu... yanında üç renkli spagetti... ooooh mis.
bu sosa fesleğenin yanında taze soğan yaprağı veya taze nane de yakışır bence. yalnız dikkat, birinden birini kullanalım. yok ikisini birden kullanacaksak, artık o pestoluktan çıkıp başka bir şey olur, onu ayrıca değerlendiririz.
öperim,
göksun.
29 Ekim 2013 Salı
pesto soslu hamburger köftesi
Etiketler:
bekar ve tembel,
evde tek başına,
kırmızı et,
kolay yemekler,
köfte,
makarna,
pesto,
sos
20 Ekim 2013 Pazar
eve dönüşü kuzuyla kutlayan adanalı.
iki haftadır evimde değildim, kendi uyduruk hayatımı özledim ayol. eve dün gece 12'ye doğru gelebilmiş olmama rağmen, ilk iş olarak çantamı atıp derhal bizim oraya koştum. fakat niyetim arkadaşlara takılıp kalmak değil de, onları bir görüp sonra evime gelip kapılara filan sarılmaktı. olmadı, zira hiçbiri yoktu. ben de eve geldim, aman allah'ım, o yorgunluğa rağmen sabah neredeyse 8'e kadar yatmadım yahu. sekiz diyorum. gece eve geldiğimde zaten 24 saatten uzun bir süredir yoldaydım ama ne gam; tv izledim, fotoğraflara baktım, bailey's içtim, acıkınca gece 3'te makarna yaptım, akabinde çay demledim, tabii her şeyden önce bir saat filan duşta kaldım... "evdeydim" yani, özleyen için muhteşem bir şey bu. iyi ki de uyumamışım, çok iyi oldu çok da güzel iyi oldu.
bu akşam ise evde oluşumu kutlamam gerekiyordu. yalnız bu kutlamanın fotoğrafını sunamayacağım, zira eti tavaya alırken tipini bozdum biraz.
bu akşam kendi uydurduğum bir sosla süslenmiş kuzu beyti ve yanında şehriye pilavı yiyoruz - şehriyeli pilav değil. bu tabağa bozcaada'dan aldığım çamlıbağ karalahna 2010 eşlik ediyor. bu arada evi şarap cenneti yaptım resmen, bir süre ayık yatamayacağım zannımca.
et kısmı bildiğimiz gibi. iyice ısınmış tavada etin yüzeylerini azıcık tutup, içerisinin pembeliği bozulmadan ateşten alıyoruz. bunun bir numarası yok. yalnız ben hala tavaya atmadan önce bir zeytinyağlıyorum, bence iyi oluyor. tavsiye ederim. ha şeklini bozma kısmını da açıklayayım; beyti malum, yuvarlatılmış ve kürdanla tutturulmuş bir malzeme. çevresinde ince katmanlar var. işte ben o katmanları bozdum, o yüzden güzel görünmedi.
şehriye pilavı burak'ın fikriydi, iyi de fikirmiş. ilk defa yaptım, zaten normal bildiğimiz pilav gibi yapılıyor. aynı ölçü; yani bir bardak bulgur, pirinç ya da şehriyeye iki bardak su. bir türlü tutturamayanlar için, kendi tutturamayışımın sebebi belki aydınlatıcı olur: çok kavurmak lazım arkadaşlar. ben bunu eksik yaptığımdan çok uzun bir süre pilav yapmayı beceremediğimi sandım ve bunalıma girdim. meğer ateşin başında az daha sıkılıp tam kavurunca, yani bütün malzemenin rengi dönene kadar direnince oluyormuş. biliyorum çok sıkıcı ve sıcaklatıcı, ama maalesef gereken bu. (yalnız ben pilavı sıcak suyla ya da malzemeyi sıcak suda bekleterek yapmadığım için o kullanımları bilmiyorum.)
sos kısmı ise uydurma oldu biraz. elimizdeki veriler:
- sarımsak ve baharat seviyoruz.
- hardal ve köri sevmiyoruz.
o halde, iri ve dövülmüş bir diş sarımsağı tereyağında kavurup, içine kekik, pul biber, karabiber, fesleğen ve kimyon karıştırabiliriz. sonra üzerine azar azar ve karıştırarak krema ekleyip, karışımı bu şekilde kaynatabiliriz. koyduğum kremayı ölçmedim ama yarım kutu kadar olduğunu tahmin ediyorum. miktarı tamamen ete göre ve göz kararı belirledim. et çok azdı, o yüzden sos da az oldu.
yalnız kremayı azar azar ve karıştırarak eklemek önemli, aksi takdirde kesilip top top olabilir.
bir de dikkat edin, eğer sarımsağı döverken tuzluyorsanız, sosa ayrıca tuz koymayın. ben unutup zaten tuzlu olan sosa bir daha tuz ekledim, fazla oldu tabii.
ama çok leziz oldu. ciddiyim. oha hem sarımsak hem baharat. üstelik etin üzerinde. of düşünmesi bile mutlu ediyor.
şu an yemekten kalktım, kalan şarabı üzerine kahve serpilmiş elma ve edward scissorhands eşliğinde tüketmenin peşindeyim.
afiyetler olsun. :)
bu akşam ise evde oluşumu kutlamam gerekiyordu. yalnız bu kutlamanın fotoğrafını sunamayacağım, zira eti tavaya alırken tipini bozdum biraz.
bu akşam kendi uydurduğum bir sosla süslenmiş kuzu beyti ve yanında şehriye pilavı yiyoruz - şehriyeli pilav değil. bu tabağa bozcaada'dan aldığım çamlıbağ karalahna 2010 eşlik ediyor. bu arada evi şarap cenneti yaptım resmen, bir süre ayık yatamayacağım zannımca.
et kısmı bildiğimiz gibi. iyice ısınmış tavada etin yüzeylerini azıcık tutup, içerisinin pembeliği bozulmadan ateşten alıyoruz. bunun bir numarası yok. yalnız ben hala tavaya atmadan önce bir zeytinyağlıyorum, bence iyi oluyor. tavsiye ederim. ha şeklini bozma kısmını da açıklayayım; beyti malum, yuvarlatılmış ve kürdanla tutturulmuş bir malzeme. çevresinde ince katmanlar var. işte ben o katmanları bozdum, o yüzden güzel görünmedi.
şehriye pilavı burak'ın fikriydi, iyi de fikirmiş. ilk defa yaptım, zaten normal bildiğimiz pilav gibi yapılıyor. aynı ölçü; yani bir bardak bulgur, pirinç ya da şehriyeye iki bardak su. bir türlü tutturamayanlar için, kendi tutturamayışımın sebebi belki aydınlatıcı olur: çok kavurmak lazım arkadaşlar. ben bunu eksik yaptığımdan çok uzun bir süre pilav yapmayı beceremediğimi sandım ve bunalıma girdim. meğer ateşin başında az daha sıkılıp tam kavurunca, yani bütün malzemenin rengi dönene kadar direnince oluyormuş. biliyorum çok sıkıcı ve sıcaklatıcı, ama maalesef gereken bu. (yalnız ben pilavı sıcak suyla ya da malzemeyi sıcak suda bekleterek yapmadığım için o kullanımları bilmiyorum.)
sos kısmı ise uydurma oldu biraz. elimizdeki veriler:
- sarımsak ve baharat seviyoruz.
- hardal ve köri sevmiyoruz.
o halde, iri ve dövülmüş bir diş sarımsağı tereyağında kavurup, içine kekik, pul biber, karabiber, fesleğen ve kimyon karıştırabiliriz. sonra üzerine azar azar ve karıştırarak krema ekleyip, karışımı bu şekilde kaynatabiliriz. koyduğum kremayı ölçmedim ama yarım kutu kadar olduğunu tahmin ediyorum. miktarı tamamen ete göre ve göz kararı belirledim. et çok azdı, o yüzden sos da az oldu.
yalnız kremayı azar azar ve karıştırarak eklemek önemli, aksi takdirde kesilip top top olabilir.
bir de dikkat edin, eğer sarımsağı döverken tuzluyorsanız, sosa ayrıca tuz koymayın. ben unutup zaten tuzlu olan sosa bir daha tuz ekledim, fazla oldu tabii.
ama çok leziz oldu. ciddiyim. oha hem sarımsak hem baharat. üstelik etin üzerinde. of düşünmesi bile mutlu ediyor.
şu an yemekten kalktım, kalan şarabı üzerine kahve serpilmiş elma ve edward scissorhands eşliğinde tüketmenin peşindeyim.
afiyetler olsun. :)
Etiketler:
baharat,
bekar ve tembel,
evde tek başına,
kırmızı et,
kız tavlama yemekleri,
kimyon,
kolay yemekler,
pilav,
sarımsak,
sos,
şarap
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)