iki haftadır evimde değildim, kendi uyduruk hayatımı özledim ayol. eve dün gece 12'ye doğru gelebilmiş olmama rağmen, ilk iş olarak çantamı atıp derhal bizim oraya koştum. fakat niyetim arkadaşlara takılıp kalmak değil de, onları bir görüp sonra evime gelip kapılara filan sarılmaktı. olmadı, zira hiçbiri yoktu. ben de eve geldim, aman allah'ım, o yorgunluğa rağmen sabah neredeyse 8'e kadar yatmadım yahu. sekiz diyorum. gece eve geldiğimde zaten 24 saatten uzun bir süredir yoldaydım ama ne gam; tv izledim, fotoğraflara baktım, bailey's içtim, acıkınca gece 3'te makarna yaptım, akabinde çay demledim, tabii her şeyden önce bir saat filan duşta kaldım... "evdeydim" yani, özleyen için muhteşem bir şey bu. iyi ki de uyumamışım, çok iyi oldu çok da güzel iyi oldu.
bu akşam ise evde oluşumu kutlamam gerekiyordu. yalnız bu kutlamanın fotoğrafını sunamayacağım, zira eti tavaya alırken tipini bozdum biraz.
bu akşam kendi uydurduğum bir sosla süslenmiş kuzu beyti ve yanında şehriye pilavı yiyoruz - şehriyeli pilav değil. bu tabağa bozcaada'dan aldığım çamlıbağ karalahna 2010 eşlik ediyor. bu arada evi şarap cenneti yaptım resmen, bir süre ayık yatamayacağım zannımca.
et kısmı bildiğimiz gibi. iyice ısınmış tavada etin yüzeylerini azıcık tutup, içerisinin pembeliği bozulmadan ateşten alıyoruz. bunun bir numarası yok. yalnız ben hala tavaya atmadan önce bir zeytinyağlıyorum, bence iyi oluyor. tavsiye ederim. ha şeklini bozma kısmını da açıklayayım; beyti malum, yuvarlatılmış ve kürdanla tutturulmuş bir malzeme. çevresinde ince katmanlar var. işte ben o katmanları bozdum, o yüzden güzel görünmedi.
şehriye pilavı burak'ın fikriydi, iyi de fikirmiş. ilk defa yaptım, zaten normal bildiğimiz pilav gibi yapılıyor. aynı ölçü; yani bir bardak bulgur, pirinç ya da şehriyeye iki bardak su. bir türlü tutturamayanlar için, kendi tutturamayışımın sebebi belki aydınlatıcı olur: çok kavurmak lazım arkadaşlar. ben bunu eksik yaptığımdan çok uzun bir süre pilav yapmayı beceremediğimi sandım ve bunalıma girdim. meğer ateşin başında az daha sıkılıp tam kavurunca, yani bütün malzemenin rengi dönene kadar direnince oluyormuş. biliyorum çok sıkıcı ve sıcaklatıcı, ama maalesef gereken bu. (yalnız ben pilavı sıcak suyla ya da malzemeyi sıcak suda bekleterek yapmadığım için o kullanımları bilmiyorum.)
sos kısmı ise uydurma oldu biraz. elimizdeki veriler:
- sarımsak ve baharat seviyoruz.
- hardal ve köri sevmiyoruz.
o halde, iri ve dövülmüş bir diş sarımsağı tereyağında kavurup, içine kekik, pul biber, karabiber, fesleğen ve kimyon karıştırabiliriz. sonra üzerine azar azar ve karıştırarak krema ekleyip, karışımı bu şekilde kaynatabiliriz. koyduğum kremayı ölçmedim ama yarım kutu kadar olduğunu tahmin ediyorum. miktarı tamamen ete göre ve göz kararı belirledim. et çok azdı, o yüzden sos da az oldu.
yalnız kremayı azar azar ve karıştırarak eklemek önemli, aksi takdirde kesilip top top olabilir.
bir de dikkat edin, eğer sarımsağı döverken tuzluyorsanız, sosa ayrıca tuz koymayın. ben unutup zaten tuzlu olan sosa bir daha tuz ekledim, fazla oldu tabii.
ama çok leziz oldu. ciddiyim. oha hem sarımsak hem baharat. üstelik etin üzerinde. of düşünmesi bile mutlu ediyor.
şu an yemekten kalktım, kalan şarabı üzerine kahve serpilmiş elma ve edward scissorhands eşliğinde tüketmenin peşindeyim.
afiyetler olsun. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder