21 Eylül 2013 Cumartesi

peynir ve şarap, fakat konsept biraz farklı.

ashahshahshd ay selam ben yine şarap içtim <3 ama bu sefer yarım şişe. kalanını yarın şeyapayım diyorum. daha ekonomik. zaten sırf bu ekonomi sebebiyle gittim tellibağ aldım; ama fena değilmiş. alınır.

bu sıralar yeniden bunalım takılmaya başlayacak gibiyim. bir süredir aşırı aktif ve "sokaktayım," fakat artık yoruldum ve sıkıldım. zaten artık evde tek olmanın keyfine varmaya da başladım malum, hazır bunalıyorken evde takılayım diyorum.

daha geçen gün, diğer blog'da "ben yalnız ve evde içmem" demiştim. o zaman öyleydi. buradaki "evde tek başına" teması o yazıdan sonra çıktı. fakat düşününce, aslında çok mantıklı bir tema bu. çünkü linkteki yazıda, "evde içmiyorum çünkü bu kafayı bir de alkollüyken yaşadığını düşünsene" demiştim ama işte, o kafayı alkollüyken yaşamamanın yolunu buldum. film izlerken içince son derece güzel oluyorsun. düşünsene, hem film izliyorsun, hem yemek yapmışsın, hem de bir şeyler içiyorsun. acayip zevkli üç şey bir arada. şahane değil mi sizce de?

bugün kendime tavuk pişirdim, ama yanına beyaz değil kırmızı şarap uygun gördüm. beyaz şaraptan hoşlanmıyorum, beyazla beyaz - kırmızıyla kırmızı gibi kurallara da inanmıyorum.

menümüzde peynir soslu tavuk pirzola ve peynirli patates köftesi var. bu peynirler parmesan değil çünkü gereksiz pahalı şeyleri almaktan hoşlanmıyorum, param olsa bile. kazıklanmışlık hissi güzel değil. kurban bayramında italya'ya gideceğim, parmesanımı oradan alırım efendi gibi. peynirle şarap konseptini çok yanlış anlamışsam demek ki.

ilk önce, patatesi haşlamaya koyalım ki tavuk pişene kadar haşlanmış olsun. isterseniz soyup öyle haşlayabilirsiniz, daha çabuk olur. ben soymadım ama ikiye bölerek koydum tencereye. yalnız açgözlü olmamak lazım, ben iki patates haşladım ama çok olduğunu görünce yarısını yapmadan dolaba attım tabii ki.

patatesler haşlanırken tavuğumuzu alıp teflon tavada ağzı kapalı olarak pişirmeye başlayalım. hiçbir şey eklemeden. tavuğun suyu çıkınca altını kısıyoruz tabii ki, birden yanmasın hayvan.

tavuk oladururken peynirli sosu hazırlayalım.

peynir olarak aklımda ilk eski kaşar vardı. fakat tuna bana izmir tulumunu önerdi ki bu öneriyi sanırım önceden de duymuştum. kimden olduğunu hatırlamıyorum. neyse özetle, gittim hem izmir tulumu hem de eski kaşar aldım. bu iki peynirden birer kibrit kutusu kadarını alıp rondoladım. gördüm ki, aslında eski kaşar daha uygunmuş. daha güzel toz halini alıyor çünkü, lapalaşmıyor. o yüzden eski kaşarı daha fazla oldu.

peynirin az bir kısmını patates için ayırıp kalan kısmına zeytinyağı ekledim. ölçmedim ne kadar olduğunu ama normal sulu yemek yapar gibi düşünün, en az o kadar koydum işte. sonra kimyon, kekik, fesleğen, pul biber, kara biber ve tuz da serpiştirdim. onu öööyle bi karıştırdım güzelce. iki diş de sarımsak dövdüm, karıştırdım o sosa, mis gibi oldu. bu arada, sarımsağı döverken havana biraz tuz serpin. öyle daha güzel dövülüyor.

şimdi bundan gerisi, sizin zamanı ayarlamanıza kalmış. şu an ocağın birinde patates haşlanırken diğerinde tavuk suyunu çekiyor, hangisi önce olacak da diğerinin muamelesinin bitmesini bekleyecek, orası muamma. ben ikisini de anlatayım, siz artık ayarlarsınız.

mesela tavuklar çekti mi suyunu arkadaşım? kapat onun altını. pirzolaları teker teker, al peynirli sosun olduğu tabağa. bula sağını solunu. her iki tarafında da peynir olacak şekilde tekrar tencereye aktar. tüm parçalara bunu yap, tabakta kalan peyniri sonra üstlerine paylaştır. ortaya yakın bir ateşte pişedursun.

derken patatese mi geldi sıra? onu püre yapman lazım. malum, püre tereyağ ve sütle yapılan bir şey. istersen öyle yap, istersen benim gibi krema kullan. yalnız dikkat et, bildiğimiz püre kıvamı bu iş için fazla "kıvamsız" oluyor. kremasını ya da tereyağlı sütünü ona göre kullan - daha az koy yani. püre yapmıyoruz, köfte olacak bu. derken ayırmış olduğun peyniri ekle, iyicene bir karıştır bunları. sonra bu patates-peynir karışımını küçük köfteler haline getir. önce başka bir kasede çırpmış olduğun yumurtaya, akabinde de galeta ununa batır. kızgın yağa göm. hemencecik oluyor zaten, diğer tarafını da bir kızdırırsa tamamdır.

köfteler oldu, tavuklar pişti, şarabımız da var, film güzel, afiyet olsun :)

ah filmden bahsetmedim... bu akşam "a glimpse inside the mind of charles swan III" filmini izledim. türkiye'de "erkek aklı" olarak gösterime girmiş ve ekşi sözlük'ün bildirdiğine göre sadece iki kişi izlemiş. imdb notu 4.7 ama bence kesinlikle daha fazlasını hak ediyor. charlie sheen'in oynadığı bir filmden ağır felsefe beklemek zaten anlamsız; fakat eğer aşk acısı çeken bir charlie harper peşindeyseniz bu filmi görmeniz gerekiyor.

"mutluluğa en yakın olabileceğim duygu arzu."

erkek kafası daha güzel nasıl özetlenebilir ki? :) - bu konuyu yazmazsaolecek'te yazmayı planlıyorum ama muhtemelen biraz sonra uyurum.

afiyet olsun ve iyi seyirler,
göksun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder