12 Kasım 2013 Salı

bir tez konusu olarak kuzu haşlama

selam arkadaşlar,

dün gece erdal'la konuşurken biraz dert yandım, "saçma sapan bir dönemin içindeyim" diyerek. hakikaten de öyle, yapmam gerek aşırı çok şey var ama ben hepsinden kaçıp hiçbir şey yapmıyorum. yapacağım zaman da gerekli şeylere hiç dokunmayıp gidip kuzu haşlıyorum. dün yaptığım gibi.

erdal sağolsun, "ilk defa bu kadar çok bölündüğün bir döneme girdin. bundan önce senin için hayat iş, gezme tozma ve kadıköy'dü. birden dağılmış olman normal. geçecektir." filan diyerek güzel konuştu. haklı görünüyor bence, yani benim işime gelen onun haklı olması. yoksa tez konusu olarak "haşlamada kuzu etinin olası etkileri" filan gibi bir şey seçmem gerekecek.

o halde size, serçe parmağımı dahi oynatamadığım bir günün sonunda gelen enerji patlamasından doğan kuzu haşlamayı ve bulgur pilavını anlatayım.

- bir parça gerdan
- bir orta boy kuru soğan (isterseniz bunun yerine birkaç arpacık soğan da kullanılabilir.)
- iki sap taze soğan (evdeki soğan demetini bitirmek zorunda olduğum için kullandım ama bence güzel oldu.)
- irice bir patates (insan gibi iri yalnız, kumpir gibi değil.)
- iki havuç - dediğime bakmayın ben onun yarısını doğrarken yedim aslında. hep öyle oluyor.
- bir sürü sarımsak (ben iki diş koydum, neden o kadar az koyduysam deli gibi.)
- tereyağ
- tuz karabiber vs. (tane karabiber varsa çok daha iyi olur, ben almayı unuttum.)

gerdan yerine incik de kullanabilirsiniz. ben aslında incik peşindeydim, fakat aralarında 10 lira kadar fark var. gerdan aldım tabii.

öncelikle kettle'e su koyalım o ısınadursun. 1.2 litreyi gösteriyordu, neredeyse 1'ini kullanmışımdır ben onun.

aldım eti, ikiye üçe filan böldüm. biraz hunharca. iri kalacak, takdir edersiniz ki.
o arada, tencerede bir miktar tereyağ erittim. ölçmedim ama cimri de davranmadım, normal pilava koyduğumdan biraz daha fazla koydum.
etleri kızgın tereyağında çevirdim biraz.
sonnracıma, üzerine verdim suyu.
içine kuru soğanı attım, sadece dörde bölerek. artı tabii sarımsaklar.

kaynayınca altını kıs, üstüne tuz.

onu öyle bırak. bir yarım saat filan kaynasın.

o arada havuçları patatesleri doğrayalım. haşlamada bunlar hep iri oluyor biliyorsunuz, artık nasıl seviyorsanız öyle doğrayın. o yarım saatten sonra önce havuçları atmalıyız. herhalde 15 dakika filan da öyle kaynayacak malzeme. akabinde patates ve taze soğan. patatesler olana kadar kaynamaya devam.

karabiberi ne ara attım hatırlamıyorum, biraz da kekik gezdirdim. şahane oldu. ama sarımsağı çok daha fazla olmalıymış, neden azcık koyduysam. siz öyle yapmayın.

pilava gelince... bulgur pilavının bir olayı yok aslında, fakat bu sefer farklı bir sırayla kavurdum. elim soğan+biber - domates - bulgur sırasına alışık ama bence o sırada "eksik bir şey var." bulgur kavrulmuyor gibi geliyor, o da hoşuma gitmiyor. hem bu sefer -yine dolaptakini bitirmek maksatlı- taze soğan kullanmalıydım, taze soğanın kavrulmasına karşıyım. domatesi de her zaman doğrarım fakat bu kez rendelemek istedim. neyse konuya dönersek,

bulgur pilavına en çok zeytinyağının yakıştığını düşünüyorum. pilavı uzun kavurmak gerektiği için, kızgın zeytinyağında önce onu kavurmaya başladım. (bir su bardağı + iyice yıkanmış.)

arada bir yerde biber attım üzerine, beraber çevirdim. açıkçası biberin ne kadar kavrulması gerektiğini bilmiyorum ama bunu çok da umursamıyorum, neticede diri kalmıyor. zaten biberden hoşlanmam, sadece yemeğin içinde yiyebildiğim için kullanıyorum hep.

bulgur artık rengini tamamen değiştirince, doğranmış iki sap taze soğanı iki küçük domatesin rendesini ekledim üzerine. aslında iki "orta boy" domates rendesi o ama ben yine yedim tabii ki. yemekte kullanacağım malzemeyi her zaman fazla alırım çünkü ben onu yerim. bu hep böyle olmuştur.

domatesle bulguru hemhal ettikten sonra ver suyu. tam bire iki değil, çünkü domates koyduk. 1 + 1'den iki parmak az gibi bir şey. 1+1.5 mu acaba? yok değil, ikisinin arası. ay anladın sen, santimiyle mi ölçseydik kuzum?

suyla beraber buna da yine 1-2 diş sarımsak. tuz. karabiber. ve kesssinlikle kimyon. çünkü bulgur kimyonsuz düşünülmemeli. (ayrıca mercimek ve kuru fasulye. allah'ın adını verdim deneyin.)

kaynayınca bunun altını da kısıyoruz. suyunu çekince kapatıp, tencereyle kapak arasına kağıt havlu filan koyuyoruz. bir süre demleniyor pilav.

yanına da turşu lazım bunun. bu seneki turşunun sirkesi gereksiz baskın olmuş. geçen sene de sarımsağı çok baskın olmuştu, seneye allah kerim.

evernote "eve gidince şunu dene" notlarıyla dolu ama ne ara ne olacak hiçbir fikrim yok. hayırlısı.

afiyet,
göksun.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder