İşte dün o sofranın günüydü. Fikrin doğuş anında, aklımızda balık ya da kırmızı et vardı ama, sonradan düşündük ki ana yemekle kasmanın alemi yok. Rakı içilen yerde meze yenir dedik.
Hesapta, şöyle azar azar ama fazla çeşit yapacağız tamam mı. Haha. Fazla çeşit kısmı tamam, orada sıkıntı yok. Hatta şöyle söyleyeyim, sabah sofrayı toplarken örtüye yağ damlattım ve öyle fark ettim; gece boyunca masaya tek bir damla yağ düşmedi çünkü düşeceği yer yoktu. Fakat azar kısmı olmadı o işin... Dört kişiydik, ama gördük ki on dört kişi de olabilirmişiz. Net.
Tabii bunun sonucu olarak evde mebzul miktarda meze ve meze malzemesi mevcut. Bir süre paso yiyecek hazırlamam gerekecek, yazık çünkü yoksa. Bu arada, dün Oğuz da gelirken rakı almış, o da duruyor. Rakılı-mezeli bir pazar günü isterseniz evdeyim ben akşama kadar.
Neler yaptığımızı ben de ancak fotoğrafa bakarak sayabilirim, çok çünkü. Önce bizim yapmadıklarımızdan başlayayım...
- Anda Boşnak eti getirmiş biraz, o vardı. Yalnız eğer fırınım olsaydı ben o folyolanan pastırma olayına girecektim. Çok fantastik oluyor, folyoya pastırma, ince dilim domates ve ince dilim limon koyup kapatıp fırınlıyorsunuz. Başka malzeme de var mıydı hatırlamıyorum belki vardır. Çıkınca gerçekten çok güzel oluyor, mutlaka deneyin bence.
- Yeşil zeytinli salata yapsak mı diye düşündük ama Fora bizim için yapmış sağolsun, baharatlı-soslu bir şey. Çok da güzeldi, biz de yapsak öyle yapardık zaten.
- Çiğköfte işini de Süre Çiğköfte Seti ile hallettik. Yani halledememiş de olabiliriz bundan emin değilim. Setin içinden bulgurlu ve baharatlı bir harç, salça ve nar ekşisi sosu çıkıyor. 300-400 gr. kıyma için ve 8-10 porsiyon olduğu yazıyor. Biz yarı malzemeyle kullandık. Akşam kıyma ve harcı beylerin önüne koyduk, onlar yoğurdular biz yedik. Güzel yoğurdular ama ben harçtan pek tatmin olamadım. Ne bileyim, bir eksiklik, bir tatsızlık geldi ama adını koyamadım. Bir dahaki sefere tamamen kendimiz yapmayı denemek üzere bir kenara not aldım.
- Turşuyu hazır aldık.
- Peynirimiz Tahsildaroğlu Ezine klasikti ve tabii ki çerezle kavunu da kendimiz yapmadık.
Kendi yaptıklarımız ise, bence bir koordinasyon, yardımlaşma ve damak zevki hikayesiydi. Migros'tan çıkarken elimize kolumuza bakıp "Biraz abartmış olabilir miyiz acaba..." diye düşündük tamam ama, her şeyden zaten ya bir ya iki tane almışız, fazla bir şey de yok ki... Yok? Peki.
Bir fotoğraf çeken lazımmış. |
- Sonracıma, havuçlu-patatesli-yoğurtlu bir salatamız daha vardı. Rendelenmiş havuçları zeytinyağında güzelce kavuruyoruz, üzerine pul biber de serpmiş olarak. Kavrulduktan sonra açık tabağa yayıyoruz, üzerine haşlanmış ve ezilmiş patates, üzerine de yine sarımsaklı yoğurt.
- Patlıcan konusunda biraz coştuk. Bir kilo bostan patlıcanı alıp, baktık ki 6 tane oluyormuş, ikişerden üç ayrı çeşit için kullandık. Hepsi de közlendi bu patlıcanların. Köz meselesini de hemen açıklayayım, benim bilip-duyup ama henüz uygulamamış olduğum bir tekniği Anda başarıyla uyguladı. Teknik dediğim, patlıcanlı bildiğin ocağın üstüne koyuveriyorsun, o öyle oluveriyor. Yalnız ocak çok pis batıyor bu şekilde, bunu bilelim, sonuca hazırlıklı olalım. Folyo sersek iyiymiş.
Bir kısmını, sadece sarımsaklı yoğurtla karıştırarak yedik. Bu arada, yoğurt dediklerim hep Eker süzme yoğurt. Ben Eker'in bu ürününü görmemiştim, ama görünce ikimiz de başka hiçbir yoğurt düşünmedik. Eker'in yaptığı bir süt ürünü, sınıfının kesinlikle en iyisidir.
Bir kısmını, domates soğanlı salata yaptık. Aynı şekilde kırmızı biber de közleyip, bu salataya ekledik.
Bir kısmını ise, Sözlük'te gördüğüm bir tarif için kullandık. Közlenmiş patlıcanı tereyağında çeviriyoruz, sonra içine rendelenmiş kaşar ekliyoruz. Karışınca çok güzel bir şey oluyor.
- Kalamar ve tarator işine girdik. Kalamarı donmuş halde aldık, çözüldükten sonra una bulayıp kızarttık. Ama ben kalanın bir kısmını bugün una değil de, yumurta ve galeta ununa batırarak kızartmayı deneyeceğim, bence iyi bir fikir. Dün aklımıza gelmedi.
Tarator konusunda ise, ikimiz de tecrübesiziz tamam mı. Şimdi önce ekmek ve cevizi robottan geçirdik, sarımsak limon filan tamam. E ama olmadı bu? Yoğurt konuyor mu ki buna? Koyan var koymayan var, nasıl yapsak? O şeklini beğenmeyip yoğurt da ekledik, daha iyi oldu. Tam "Hay Allah ya, tarator oldu mu ki acaba..." diye hayıflanırken ben, bir de baktık, meğer kalamar kabının içinde zaten hazırlanmak üzere toz halde tarator varmış. Boşuna kasmışız. Ama öğrenmiş olduk.
- Muhammara yaptık, çok da kolaymış. Pul biberi sumak ekşisi ve limonda beklettik az, üzerine biber salçası, çok az domates püresi (annem "salça" demişti ama ben domates salçası kullanmıyorum, o yüzden püre ekledik.) ceviz ve kimyon. Bunu da robotladık, akıl alan türden bir şey oldu.
- Normal salatamız da vardı, yeşilli domatesli.
- Enginar yaptık. O da yine bayağı kolay bir şey, tencereye atıver, üstüne garnitürünü koy, zeytinyağını dök, o kendi kendine on dakikada pişsin.
- Ah, börek... Nasıl unuttum. Sigara böreği sardık, içine de mantarlı bir harç yapıp koyduk. Mantarı, biraz kırmızı (kapya) ve biraz da yeşil biberi küçük küçük doğradık, zeytinyağında çevirdik. Sonra da, içine kaşar da ekleyerek sigara böreğine bu harcı koyduk. On numero.
- Tavuklu yeşilli salata için kullanmadığımız tavukları, küçük küçük doğrayıp galeta unu ve yumurtaya bulayıp kızarttık.
- Zeytinyağlı fasulyemiz de vardı. Anda İzmirli olmasına rağmen zeytinyağlı konusunda muhafazakar değil, gayet inovatif. İçine biber koymayı önerdi, koyduk, güzel de oldu. Yalnız te daha şimdi hatırladım, biz ona şeker koymadık ya... Enginara da koymadık... Neyse olur öyle.
- Meyve olarak kavunumuz, yeşil elmamız ve muzumuz vardı. Yeşil elmayı, önce Koray'ın almış olduğu enteresan soyup-doğrama makinesinden geçirip, üzerine limon sıktık ve Türk kahvesi serptik. Muzu ise, Anda'nın sürpriziyle, ballı ve cevizli yedik.
Masaya sığmayınca... |
Bütün bunların vesilesi, bir Yeşil Efe oldu. Ayrıca, bir de Adanalı olmama rağmen, rakıyı ilk defa şalgamla içtim. İnsanların özellikle tercih ettiği kadar varmış. Rakının yanında içtiğin şey, tek başına bir meze olabiliyormuş. Kesinlikle tavsiye ederim.
Her şeyi ayrı ayrı sayınca, 23 çeşit oluyor. Ohannesburger.
Bütün bunların malzemesinin tamamını yeni almamız gerekti, evde (zeytinyağı ve kızartmalık yağ dışında) hiçbir şey kalmamıştı çünkü. Biber patlıcan gibi "sayıyla" alabileceğimiz her şeyi, ihtiyacımız olan kadar aldık. Ama mesela, maydanozu birkaç sap alamıyoruz. Bir de kalamarı donmuş aldığımız için o fazlaydı. Onun dışında, tüm bu sofra (bir büyük rakı dahil) 190 lira tuttu. Anladık ki, 190 liraya bir rakı daha eklense, şöyle bir 7-8 kişi çok rahat ağırlanırmış. Dört kişiye fazla oldu.
Bundan sonra bir de kırmızı etli-şaraplı bir menüde gözüm var, gelişmelerle karşınızda olacağız.
Çok sevgiler,
Göksun. :)