5 Nisan 2012 Perşembe

Bizimkisi fondü hikayesi...

- Güya parfe yapacaktım, malzemesini sana getireyim bari de yapıverelim... Bende buzluk yok.
- Buzluk? Sıcak bişey değil mi ki o ya?
- Sıcak? Yok sen sufleyi diyorsun, parfe donan bişey.
- Sufle? Yok ya başka bi'şey diyorum ben...
- Başka bi'şey? Bilemedim...

Hikayemiz işte bu kadar kendini bilmez bir şekilde başladı ve başka bir gün, fondü yapımını araştırarak devam etti. Bu süreçte gördük ki, çikolatayı buharda eritecek bir ekipmana, erittiğimiz çikolatayı içine koyup üstelik bir de sıcak tutacağımız başka bir kaba, bir de bu çikolataya banacağımız meyveleri koyacak ayrı bir kaseye ihtiyacımız varmış.

- Kargo şubesine bir bakalım mı, bir şeyler almıştım, gelmiş görünüyor...
- Ne aldın? 
- Bişeyler bişeyler...
...
- Aaa fondü seti! Hem de kırmızı!

*
Salı akşamı aslında eve gidip patlıcanlı börek yapmak niyetindeydim. Fakat bugünlerde eve girmemeye bahane aradığım için, yolda karar değiştirip Sezer'i aradım. O arada Koray da okuldan çıktı zaten.

- Ee, napalım?
- Bilmem, düşünmedim.
- Fondü?
- Uuu beybi!

Derken, kendimizi akşamın 10'unda çikolata peşinde bulduk. Meyve kısmını Migros kapanmadan hallettik şükür ama, Kahve Dünyası'na yetişemedik. Zaten boşuna arıyormuşuz, Baylan'a sorduk, "fondülük çikolata" diye bir şey yokmuş.

Biz de e iyi madem diyerek, gittik Tatbak'tan, bir kutu bildiğimiz yaprak çikolata aldık. Şu bayramlarda götürülenlerden. 350 gram 10 lira.

Sonra süreç şöyle işledi,

Şimdi bu çikolatayı buharda eritmek gerekiyor tamam mı, e "normal" evlerde de çikolatayı buharda eritmeye yarayan bir alet olmuyor tabii ki. Koray düşündü, çikolataları iyice kırıp, demliğe doldurup, çaydanlığın üzerine oturtuverdik. Ne kadar çikolata kullanmamız gerektiğini bilemedik, ama kutunun yarısından fazlasını kullandık. Bitter-sütlü karışık oldu.

İnternette gördüğümüz tariflere göre, insanlar çikolatayı eritirken içine krema koyuyorlarmış. Yok artık diyorum izninizle, çikolataya krema eklemek de nedir, kutup ayısı mıyız afedersiniz? 

Baylan'daki amca, krema değil ama "içine iki damla yağ dökün" demişti, biz onu da yapmadık.

Yalnız süt eklemenin iyi bir fikir olabileceğini düşünerek, şöyle "ıslatacak kadar" da süt döküverdik. Ama az gerçekten, çeyrek çay bardağı ancak vardır. Yani o sütü kahveye koysanız, kahvenin ancak rengini açmış olursunuz.

Çikolatalar erirken, meyvelerimizi hazırladık. Küçük birer kaseye muz, kivi ve çilek doğradık.

Derken çikolatalar iyice eridi. Demlikteki çikolatayı fondü setimizin üstünüze koyduk, altına da bir küçük mum yaktık.

Muhtemelen, dünyadaki en güzel akşamlardan biri oldu.

Ama o güzelliğin, çikolata ile alakası o kadar da yoktu. 

4 yorum:

  1. Font çok kötü Göksun, okumayı güçleştiriyor :)

    YanıtlaSil
  2. Ya bu uyarı daha önce de geldi ama ne yapayım, font bulamadım... Türkçe karakterler pek çok fontta sorun oluyor, olmayanların içinde de en sevdiğim bu.
    koridorda'da Calibri kullanıyorum, o da güzel ama bu blog için fazla ciddi. Dilekçe fontum o benim :)
    Tavsiyelere açığım. Bunun gibi, hareketli, "tombulca" ve Türkçe sorunu olmayan, ne kullanabilirim?

    YanıtlaSil
  3. çikolatayı eritirken içine krema koymak akışkanlığı sağlamak ve extra lezzet katmak için neredeyse elzemdir...tarçinsız boza misali olmuş sizinki:)

    YanıtlaSil
  4. Sevgilinize özel günlerinde yapabilirsiniz. Sonrasında %100 ödül etkili.

    YanıtlaSil