Geçenlerde canım ölümcül bir şekilde lahmacun çekmişti, bu öğlen de Oda’da yemek istemedik, kalktık Hacıoğlu’na gittik. Hacıoğlu’nu hem restoran hem de şirket olarak severim. Ama doğruya doğru, lahmacun zevkini böyle fast-food yaklaşımıyla tatmin etmek pek olası değil.
İşte o yüzden, kafayı yine yemekle bozdum. Acaba bu sefer neyin güzellemesini yazsam derken, güzelleme kavramını kifayetsiz bırakan “patlıcan” geldi aklıma.
Canım... |
Şimdi efendim, eğer patlıcansever bir kişilikseniz, acilen ama acilen Doğu Akdeniz yöresinden arkadaşlar edinin. Mersin, Adana, hatta Akdeniz'i geçin mümkünse Antep... (Antep çok önemli) Sonra da o arkadaşlarınızdan "dolmalık patlıcan" tabir edilen patlıcanlardan isteyin. Hani buralarda kurusunu bulabiliyoruz ya sadece, minik minik oluyorlar. İşte onların tazesini isteyeceksiniz. Yazın isteyeceksiniz tabi, ama eğer sonbahara doğru isterseniz çok deli ucuza alınabilir. Atıyorum burada 1 lira olacaksa kilosu siz 50 kuruşa filan alabilirsiniz. (Bu arada geçen bizim orda manavdan alayım dedim, kilosu 7 lira mıydı 8 mi... Oh my god...)
O patlıcanı yiyince gözünüz dönecek, başka bir şey düşünemeyeceksiniz. Çünkü efendim, siz de göreceksiniz ki kemer patlıcan öyle lezzet saçan bir şey değil. Bostan patlıcanına da basıyorlar hormonu, ne yediğinizi anlamıyorsunuz. Zaten aldığınızın yarısı çekirdeğiyle gidiyor. Iyy kara kara...
Alın o küçümen patlıcanları, oyun bi güzel. Mis gibi “Adana dolması” yapıverin. Ki tarifini bilahare vereceğim.
İçinden çıkanı da ister tuzlayıp öyle yiyin, isterseniz soğanla kavurup tercihe göre eser halde salça ve/veya karabiber ekleyip patlıcanlı börek yapın. Onu da sonra anlatırım.
Yok illa kemer patlıcan alıp karnıyarık yapayım diyorsanız dikkat edin, patlıcanlar öyle kocaman olmasın. Bölmeye gerek kalmadan tencereye sığsın mümkünse. Bir de fazla kızartmayın, her şeyin bir kıvamı var. Detaylar için bizi izlemeye devam edin.
İmambayıldı soğansız da yapılabilir, başkavurması olur adı. Ki bence zaten soğansız olmalı.
Kızartmasına domatesli sarımsaklı sos yaparsınız, şakşuka olur.
Közlemesini yoğurtla karıştırır üstüne et koyarsınız, yoğurtlama olur, Antakya işi. Biraz daha geliştirip alinazik'e çevirebilirsiniz. Alinazik apayrı bir post konusu olacak elbette.
Alinazik demişken, burada orijinalini bulmanızın imkanı yok, ama olur da yolunuzu düşürürseniz gidin Antep - İmam Çağdaş'ta bir patlıcan kebap yiyin. Antep bir patlıcansever'in kutsal mekanıdır.
Közledikten sonra içine domates biber doğrarsınız, limon tuz zeytinyağı, hatta ben turşu da doğradım fena olmadı, biraz maydonoz isterseniz, oldu mu sana fantastiko bir babagannuş. Gerçi tarifi vermiş oldum ama olsun, mevsimi gelince tekrar yapar fotoğrafını da koyarım.
Allam nası unuttum, güveç tabii ya, toprak güveçte kısık ateşte pişen etli patlıcan, offf, gerçeküstü bir şeydir o ya. 1 numara dolma ise iki kesinlikle budur. Buna da soğan koymuyoruz. Yanında da bakır tencerede pişmiş pirinç pilavı... Allah'ım sana geliyorum...
Karnıyarık gibi bir yemeğe sahipken musakka bana çok anlamlı gelmez, ama yine de siz bilirsiniz. Sürün fırına kıymayla patlıcanı, verin coşkuyu... Yazacak bir şey bulamazsam onu da yazarım belki bir gün.
Şekil şemal insanıysanız, hani böyle kemer patlıcanları ince ince dilip içine köfte koyup sarıyorlar ya, adını bilmiyorum. Ondan yapın. Güzel oluyor, ama ben kemer patlıcanı çok sevmiyorum. Karnıyarık için bile uzununu seçmem patlıcanın.
Bi de, tek bi kere Çiçek Pasajı'nda yedim, adını da bilmiyorum ama şa-ha-ne bir şey yapmışlardı... Böyle bir toprak tuğlada geliyor, tek parça, kabuksuz ama kararmamış bembeyaz, içinde kaşarlı sarımsaklı bir şeyler... Deli bir şeydi.
“Bunların hiçbiriyle uğraşamam, anne yemeği bunlar" diyorsanız size kesinlikle hak veririm.
O zaman şöyle yapalım, tencereye biraz yağ, üstüne alalanmış küp doğranmış patlıcan, üstüne soyulmuş doğranmış domates, üstüne biraz yeşil biber, yemeğin miktarına göre azcık sarımsak, tuz karabiber. Kesssinlikle su eklemeyelim, pişsin o. İsterseniz yağ koyarken salça da karıştırın, renk verir, lezzet katar.
Ayrıca bununla kahvaltı da yapabilirsiniz. Bol zeytinyağını dökün tavaya, tavla zarı doğradığınız (ve önceden tuzlu suda azcık beklettiğiniz) patlıcanları çevirin bir güzel. Zeytinyağının kokusu çıksın filan.
O pişer gibi olunca (ama azcık diri kalsın n’olur, öyle daha güzel oluyor) soyup doğradığınız domatesleri atıverin üstüne. Çevirin yine bir güzel. Çeksin suyunu.
Alın onu ocaktan. Yanına da beyaz peynir... O ara evde Yörsan peynir vardı, yakıştı yanına. Fakat bence Ezine olmaz mesela. Yea beybi…
Ayrıca makarnaya da konur bu. Aynı şekilde yine zeytinyağında ve hafif diri kalacak şekilde iki çevirdiniz miydi, of, daha ne olsun. Bak onu yaparım bugünlerde, yormaz.
Patlıcan turşusu |
Patlıcanın en taze en güzel olduğu haftasonuna not ediyorum, Adana'ya gidip "patlıcan haftasonu" yapacağım kendime. Şöyle söyleyeyim, ailesiyle arası iyi olmayan biri olsaydım bile annemin o dolması için yine de herkesten daha çok sevebilirdim onu. Öyle bir şey bu benim için.
Canım annem.
o fotoğrafı eklediğin cahide&jibek korku filmi gibi bir blog...
YanıtlaSilaman diyeyim...
mazallah çarpar...
ama en iyi görseli orada bulabildim... sorun mu çıkarıyorlar? söylesinler sileriz ayol :)
YanıtlaSilahahah bir gir oku
YanıtlaSilama önce bir iki kadeh iç
içmeden gitmez :) hani içmek de çözüm olmaz ama... eh işte yine
Ay o neymiş be harbiden, bilgisayarı atacaktım kucağımdan :p Bir de hala "iki kadeh iç" diyorsun, iyice cayır cayır yanayım diye :))
YanıtlaSilbenim bünyem başka türlü kaldıramadı olayı
YanıtlaSilibret olsun diye ara ara okuyorum
daha da fazla fazlalaşıyor içki ihtiyacım :)
Değerli blog yöneticisi sitenizden çok etkilendik. Beton arme boru olarak başarılarınızın devamını dileriz.
YanıtlaSil